Thursday, December 28, 2006
kıskançlık
Kıskançlık nedir oldukça iyi biliyorum. Kıskançlığın hayal gücü benim gibi sapkın arkadaşlara neler düşündürttüğünü de. Kıskançlığın kontrolsüz bir öfkey edönüşebildiğini, insana benzer neyim varsa birkaç dakikada yerle yeksan ettiğini de biliyorum. Yirmi dakikalık bir yürüyüşün her saniyesinde değil tanımak, varlığını bile bilmediğim adamlarla ölümüne boks maçları düzenlediğini de biliyorum. Üstelikte elindekiler için değil, olmayanlar için sürekli zihninde kuran, saçmalayan bir adam olmaktan ne zaman vazgeçeceğimi bilmeden. Bunun kıskançlık olduğunu, hayal kurmak ile fantezi dünyasında yaşamak arasında bir fark olması gerektiğini sonradan her anladığımda kendimden biraz daha nefret edeceğimi bilere yapıyorum bunları.
Monday, December 25, 2006
Turkcell'in Çocuk Pornosu
Çocuk pornosu nedir?
Çocukların bebeklerin istismar edildikleri, bunlarla ilgili sapkınlık düşkünlük gibi durumları olanlar tarafından promote edilen, izlenen, istenen görüntüler (belki sesler). Şimdi Televizyondaki çocuk oyuncularla çekilen Turkcell reklamları seks içermiyor diye çocuklardan istifade etmiyor diyebilir misiniz?
Bence sapıklıkla, normallik (muğlak bir terim bile olsa) arasındaki çizgi çok daha kalın olmalı. Turkcell gibi teknoloji satan bir kurum da önümüze çocukları malzeme eden reklamlar koymamalı.
Çocukların bebeklerin istismar edildikleri, bunlarla ilgili sapkınlık düşkünlük gibi durumları olanlar tarafından promote edilen, izlenen, istenen görüntüler (belki sesler). Şimdi Televizyondaki çocuk oyuncularla çekilen Turkcell reklamları seks içermiyor diye çocuklardan istifade etmiyor diyebilir misiniz?
Bence sapıklıkla, normallik (muğlak bir terim bile olsa) arasındaki çizgi çok daha kalın olmalı. Turkcell gibi teknoloji satan bir kurum da önümüze çocukları malzeme eden reklamlar koymamalı.
sebepsiz mesafeler
Dün (pazar) akşam otobüsle mecidiyeköy'den kozyatağına doğru yola çıktım. Köprüde trafiğe saplandım. Gerçekten uzun bir süre hemen hiç ilerlemedik. Otobüs içinde ısı arttıkça arttı. Neyseki duyarlı vatandaşlarımız şöföre kaloriferi kapattırmayı başardılar. Sonra durmakta olan otobüste bir sürü yabancı olarak huzursuz bekleyişimize döndük. Yahu bu otobüs denen araçlarda kimseyi germeyecek klasik müzik yada caz yayını yapmak bu kadar mı zor. Yada ısıyı içerde cehenneme çevirmeden yada dondurmadan belli bir ayarda tutmak bunlar hep zor şeyler midir. Hiç bilemeyeceğiz bunu heralde.
Ataşehir'e gitmek yine de büyük bir sorun değil ama Bahçeşehir gibi uzayda yerler var. Bunlarda yaşayıp üstüne üstlük kartal gebze gibi tamamen şehrin diğer ucuna hergün giden akıl hastalarının varlığından bahsediliyor. İnsan bence en fazla zamanı nerede geçiriyorsa evi olabildiğince oraya yakın olmalı. Tersi hiçbir durumun akıllıca olacağını sanmıyorum.
Ataşehir'e gitmek yine de büyük bir sorun değil ama Bahçeşehir gibi uzayda yerler var. Bunlarda yaşayıp üstüne üstlük kartal gebze gibi tamamen şehrin diğer ucuna hergün giden akıl hastalarının varlığından bahsediliyor. İnsan bence en fazla zamanı nerede geçiriyorsa evi olabildiğince oraya yakın olmalı. Tersi hiçbir durumun akıllıca olacağını sanmıyorum.
Saturday, December 23, 2006
kedicik
Dün akşam yaptığımız uzun ama güzel Bahçeşehir yolculuğumuzun ardından, bu sabah işe hem iş hemde zevk için gittim. İşleri bitirip çıkarken benimle beraber şirket sakinlerinden minik yavru kedilerden biride geldi. Yolda ona gerekli ıvır zıvırı da temin ettikten sonra yeni evine getirdik kendilerini. Bu arada bahsettiğimiz kedigil 6 7 aylık sarı beyaz bir dişi olmakta. Kendileri evimizde yaşamakta olan 4 nolu canlı olacak. 3 ayı ve bir kedicik şeklinde sahaya yayılıyoruz yani.
Benim gerçi geçmiş yıllardan fena bir kedi deneyimim var. Hikayenin sonunda ben evden kedilikten çoktan çıkmış canavarı güçlükle atmıştım. Evde kedi beslenir tamam ama panter için aynı şeyi söylemek zor heralde.
Bu sefer farklı olacağını hissetmekteyim ama şu anda bile evden çıkmak istemiyorum. Kendisiyle 1 saat daha oynayabilirim fakat bizimde bi özel hayatımız var yahu değil mi?
Benim gerçi geçmiş yıllardan fena bir kedi deneyimim var. Hikayenin sonunda ben evden kedilikten çoktan çıkmış canavarı güçlükle atmıştım. Evde kedi beslenir tamam ama panter için aynı şeyi söylemek zor heralde.
Bu sefer farklı olacağını hissetmekteyim ama şu anda bile evden çıkmak istemiyorum. Kendisiyle 1 saat daha oynayabilirim fakat bizimde bi özel hayatımız var yahu değil mi?
Thursday, December 21, 2006
kucuk kiyamet
Dün aksam galasına gittiğim küçük kıyamet filmini bir film olarak çokta beğendiğimi söyleyemiyorum. Başka amaçlara hizmet etmesi vs filmi izlenir yapabilir ama bence adına sinema keyfi diyebileceğimiz hadiseyi salondan çıktığımda kesinlikle hissetmedim. Bir film yapımcısının bence ilk hedefi yaptığı işe kenetlenmesi ve konsantre olmasıdır. Birşey üretirken yan işlevlerde eklemeye çalışmak ana hedeften sapmalara sebep olur. Küçük Kıyamet filmi de bu tuzağa düşüyor. Yönetmenlerin korku, fantazi filmi sevdaları deprem teması içinde eriyor.
Senaryo anlamında filme yaklaştığımızda ise iki ayrı filmi acemice birleştirme çabasını farkediyoruz. Keza depreme kadar olan bölüm birinci film deprem sonrası, ikinci film dersek ikinci filmden tekrar birinci filme geçişimiz son derece zorlama oluyor.
Biraz daha ayrıntılara inelim; Film başlangıçtaki yemek sahnesi ve aile buluşması sahnelerinde son derece bilgi verme kaygısı taşıyan diyaloglarla dolu. Filmin başında istanbul'daki evdeki duvar saati, fethiye'deki duvar saatiyle aynı bu da ikinci filmin twistine dair ipuçlarını bize vermeye başlıyor.
İyi yönlerini atlamamak lazım ses dizaynını beğendim, müzikler zaten çok başarılı olması garanti. Oyunculuklar özellikle bekçi Ali karakteri ve anne başak köklükaya harika. Renkler pek güzel değil özellikle contrastta tutarlılık yok. Bazı planlar yanlış pozlanmış ve sonrada yüklenilerek açılmış gibi.
Senaryo anlamında filme yaklaştığımızda ise iki ayrı filmi acemice birleştirme çabasını farkediyoruz. Keza depreme kadar olan bölüm birinci film deprem sonrası, ikinci film dersek ikinci filmden tekrar birinci filme geçişimiz son derece zorlama oluyor.
Biraz daha ayrıntılara inelim; Film başlangıçtaki yemek sahnesi ve aile buluşması sahnelerinde son derece bilgi verme kaygısı taşıyan diyaloglarla dolu. Filmin başında istanbul'daki evdeki duvar saati, fethiye'deki duvar saatiyle aynı bu da ikinci filmin twistine dair ipuçlarını bize vermeye başlıyor.
İyi yönlerini atlamamak lazım ses dizaynını beğendim, müzikler zaten çok başarılı olması garanti. Oyunculuklar özellikle bekçi Ali karakteri ve anne başak köklükaya harika. Renkler pek güzel değil özellikle contrastta tutarlılık yok. Bazı planlar yanlış pozlanmış ve sonrada yüklenilerek açılmış gibi.
Wednesday, December 20, 2006
another day of pain in Balmumcu
Well it's not a special wednesday, but I hate my job if I start the day with a phonecall from office. Looking at the past experiences I can easily say that rest of the day is hopeless. Right now I am in one of our inferno suites waiting. Waiting is the greatest part of my job actually. We wait for renders, prints, tests, people, but of course waiting for someone is the most painfull of all. Waiting makes the operator angry, because waiting int morning guarantees a late departure from here. You wait for 1 hour in the morning you can be sure that you are going out of here 2 hours late.
Or maybe that's just morning complaint.
Or maybe that's just morning complaint.
Tuesday, December 19, 2006
evlilik
Günün şirket tartışması (aslında geyiği) evlilikti. Evlenen, evlenmeye sıcak bakan insanlar var tabii aramızda, birde evlenmiş boşanmışlar var. Onlar da ikiye ayrılıyorlar. Tövbe bir daha evlenmem diyenler, birde neden olmasıncılar. Ben zaten benı kafesleyecek kız çıkmazcılar grubuna dahilim sanırım.
Sonuçta yaşadığımız hayatı niye devam ettirdiğimizi düşününce bence cevap; daha mutlu yarınlar değil, daha az acılı bir ölüm. Bunuda yanlız yapıp yapmayacağımız bize kalmış. Evlilik bu noktada devreye girecekse girsin. Ama daha önce açıkçası yanlızlık o kadar da insanın canına tak dedirtecek birşey değil.
Sonuçta yaşadığımız hayatı niye devam ettirdiğimizi düşününce bence cevap; daha mutlu yarınlar değil, daha az acılı bir ölüm. Bunuda yanlız yapıp yapmayacağımız bize kalmış. Evlilik bu noktada devreye girecekse girsin. Ama daha önce açıkçası yanlızlık o kadar da insanın canına tak dedirtecek birşey değil.
Programsız işler
Reklam ve sinema işlerinde prodüksiyon dediğimiz alan tamamen planlama işlemlerini yürütür. Gelgelelim pratiğe bakıldığında Türkiye'de prodüksiyon elemanları özellikle sinema filmlerinin postprodüksiyonlarında çuvallarlar ve bir panik havası içerisinde çoğu zaman etraftaki herkesten gereksiz fedakarlıklar isterler. Bunlara kötü müşteriler diyoruz. Özellikle yapılan film ne kadar iddialı ama bir taraftan da kötüyse, filmin sahipleri o kadar acımasız olur. Kötü bir malzemeden ortalama bir iş elde etmek için kendi ekiplerinden görmedikleri post çalışanların suyunu sıkmaya çalışırlar.
Keloğlan Karaprense Karşı, Sınav, Küçük Kıyametler gibi filmler, yanlış planlama ve yetersiz ekipler yüzünden vizyon tarihlerine zorlukla yetiştirilebildi. Gerçi yetişmeseler kim farkederdi buda başka bir konu heralde.
Keloğlan Karaprense Karşı, Sınav, Küçük Kıyametler gibi filmler, yanlış planlama ve yetersiz ekipler yüzünden vizyon tarihlerine zorlukla yetiştirilebildi. Gerçi yetişmeseler kim farkederdi buda başka bir konu heralde.
Labels:
post,
production,
serzeniş,
tepkiliyim,
yeter bee
Subscribe to:
Posts (Atom)