Saturday, January 22, 2011

Belediye Nikahıyla Alacam Sizi


Her canlı evliliği tadacaktır demiş atalarımız. iyi demişler esasında ama bürokrasisi bizim gibi kalın bir ülkenin diğer bir derdi de bu bürokrasi araçlarının birbirinden zerre haberi olmaması olunca iş biraz zorlaşıyor. Açıkçası ne yalan söyleyelim, belediyenin sayfasındaki gerekli belgeler arasında yahu bunu nereden nasıl alırım dedirten herhangi bir şey yok. Ne yazık ki gerçekler bambaşka. İşler sağlık raporunda hafif karıştı bizim için.

Yaklaşık olarak iki gün boyunca sağlık raporunun tam olarak nereden nasıl alınacağına dair karanlık perdeyi aralamaya çalıştım. Bu aşamada üsküdar belediyesi beyaz masasından evlendirme dairesi danışma hattına oradan, üsküdar ilçe sağlık daire başkanlığına hatta bir ara kadın ve aile sağlığı merkezlerine kadar düştüm.

Bağlarbaşı'ndaki kadın ve aile sağlığı merkezine girdiğimde ancak oranın sadece kadınlara hizmet verdiğini danışmadaki hanımın buyrun beyfendi ne vardı demesiyle anlamış olmam ise kafaca girdiğim durumun vehametinin göstergesidir. Neyseki çabuk davranıp regl oldum galiba dedim de ortalık fazla karışmadan toparladık.

Ben bu evlilik işlerine gerek hobi gerek profesyonelce girecek arkadaşlara buradan bir hareket haritası çizeyim. Şimdi bir kere, bizim durumumuzda olduğu gibi, evlenmek istediğiniz bölge ile ikametgahınız çatışıyorsa size gereken evlilik izin belgesi. Bu belgeyi çiftlerden birinin ikametgah yöresinden alabiliyorsunuz. Çıkartmak, evraklarda, sorun yoksa gayet kolay ve yaklaşık 30dk nizi alıyor. Bu belge ile yurdumuzun her köşesinde evlenebilirsiniz. Burada tricky tek bir nokta var o da çiftlerin bu belge için beraber başvurması lazım.

Gereken evraklara gelince: Başvurulan yere ait ikametgah, 6 resim(siz zaten bir 12 24 tane falan cebinize koyun), nüfus kayıt örneği, nüfus cüzdanı fotokopisi, damgalı mühürlü bir sağlık raporu. Burada sağlık raporu dışındakiler çerez. Sağlık raporuna ayrı bir paragraf açmakta fayda var.

Sağlık raporunuz için maalesef işiniz aile hekiminize düşüyor, veya evinize yakın bir aile sağlığı merkezinde şansınızı deneyebilirsiniz, belli olmaz. Ama olaya aile hekiminizle başlamayın. Önce direk olarak kadıköy veremle savaş dispanserine gidin. Orada göğüs filminizi çektirin ve nikah için sağlık raporu formunu da otomatik olarak edinin. (10 tl) Önemli olan burada teslim saatleri, eğer öğleden sonraya kalırsanız 1530 da teslim ediyorlar, birçok aile sağlığı merkezinin 1600 da kapandığını düşünürseniz pek hoş değil işinizin geri kalanı ertesi güne kalıyor. Bu sebeple mümkünse sabahtan halletmeye çalışmak iyi bir fikir olabilir. Geriye kan testleri ve hekiminizin keyfine göre muayene kalıyor.

Kan testlerinde bakılanlar HIV, HCV, Hbs Ag, VDRL, kan grubu. Şimdi bu testleri özel bir lab'de de yaptırabilirsiniz fakat eski sağlık ocaklarından bozma aile sağlığı merkezlerinin bir kısmı kan grubu dışında bedava yapıyor. Ama aralarında standart olmaması işi karmaşıklaştırıyor. Benim yaptırdığım ASM yapıyordu, nişanlımınki yapmıyordu. Kan grubu işi için de benzer durum söz konusu. Kızılay merkezlerinden bedavaya yaptırabilirsiniz. Sağlık raporunuzu aile hekiminiz imzalayıp damgaladıktan sonra bürokrasi durumuna göre ilçe sağlık müdürlüğüne onaylatmanızı isteyedebilirler istemeyedebilirler. Keza bizden birisi istedi birisi istemedi. O yüzden evlendirme müraacatta hafif stresli anlar yaşadık ya bizi mühür batırmaya bir yerlere yollarlarsa diye.

Her neyse sağlık raporunuz da elinizdeyse başvurunuzun önünde hiçbir engel kalmadı hayırlı uğurlu olsun.

Wednesday, July 2, 2008

Hissizliğin Hoşluğu

Dipsiz bir Sinefekt günü daha yaşanırken, sessizlik kendi procelerime bakma sevdasıyla yanına parkettiğim Evren Arog ekibinin misafirliğiyle çalışamaz duruma geldi. Bende oldukça iyi dayanmama rağmen sonunda pesedip yanlarından kaçtım.

Bazı günler (bugün gibi) yaşamla bir bağım kalmadığını düşünüyorum. Sanırım yokta. Gece kendimi gene Conan okumaya vermezden önce gün içerisinde yapılan temizlik sonrası oda karmaşasının sinirinde boğuldum. Sanırım uzun zamandır hissettiğim en samimi duygu oldu bu sinir. Bunun çok net bir bedeli var ve fakat. O da ertesi gün tam bir mala dönmek sanırım.

Şu an biri sırtıma kürekle vursa sanırım yerimden kıpırdamam. Bu hissizliğin çok beter bir tarafı var aslında; kesinlikle canınız birşey istemediğinden gün için bir programlama yapamıyorsunuz. Eve mi gideyim, spor mu yapayım, dışarı da mı yiyeyim gibi bir derdiniz yok. Gerçi ben çalıştığım sektörün denyoluğu sayesinde çoğu zaman böyle bir program yapma lüksüne zaten sahip değilim ama olsun.

Çok amiyane tabirle tatil istiyor bünyem. Tatilin bir sürü gereksiz bünye için güneş, deniz, gece hayati vs gibi anlamları olabilir, ama bence asıl anlamı sadece kendime ait dertlerle uğraşabilme lüksü olmalı o yüzden özellikle tatilde işten gelecek telefonların sahipleri hayatlarında benden duyamayacakları içtenlikle şahane küfürler duymaya hazırlanmalılar.

Arivedercioa

Monday, June 25, 2007

safeyt illusion of our beautiful everyday life

In Istanbul living happily and safe depends on your luck. That's the main idea of this piece of writing. After talking with so many different people and hearing their stories about theft, I, now, completely aware that no one but ourselves have to protect our lives and property. The police, law and its executers are just puppets of the big picture built on crime.

So, what is the solution?

I think a silent brotherhood is needed for the beginning, not to protect us from criminals, it is for protecting us from police if we have to defend ourselves and end up hurting them.

Friday, May 25, 2007

Overrated Friends and Loves

Sometimes love comes from plain desire, sometimes it develops from other personel aspects, like respect, wit etc... But the fact that, it makes you blind towards the people you make subject to your love does not change.

Since I am an individual who can not be compared to the most of the society, I only explain my ideas about politics, society etc... without expecting people to understand or approve. But for some special people, I strongly at least like to know that she or he is putting some effort in understanding or I just wish my opinions may give them some - wierd maybe - perspective.

Yesterday I saw that sometimes people can shock you with themselves. Everything you think of them or the qualities that you may have been equip them with can be wrong. At that point you realise no one is like you and the ones that may have some resemblence to you can give you the greatest shocks you will never expect.

The saddest thing about this enlightment is I realise that she is saying same things with great naivity for years and just cannot add anything new to that. She is so narrow minded that even though I can be called as a fanatic in most subjects I always listen to the person in front of me and try to evaluate his or her ideas. Always start a conversation with knowing that I may be wrong. But yesterday I saw that, it's just me. I also saw that the very person I think very special has a very wrong image of me.

For the conclusion I don't know which is worse, realising that you don't know her or learning that she doesn't know you.

Wednesday, January 17, 2007

kayıp günler

Evet günlerdir hiçbirşey yazamıyorum maalesef. Tabii bunun tek bir sebebi var o da işler. Bitmek bilmeyen bazen anlamını kaybettiğimiz iş. Pazartesi sabahı saat 0700 sularında şirketten ayrılırken ertesi gün artık kesinlikle yarın gitmemeliyimi kafama koymuştum çünkü zaten işlerimin tamamını bitirmiştim ve kesinlikle biraz dinlenmeyi hak etmiştim.

Her ne kadar kendi kendime yaratmış olduğum bu tatil günümle ilgili çılgın planlarım olmasa da en azından mümkün olduğunca kendime ayırmaya kararlıydım. Fakat zaten geç uyandığım için ve de kediyle oynamaya çok daldığım için saat 1600 olduğunda ben daha kahvaltı bile etmemiştim. Velhasıl evsel çamaşır ve hatta bulaşık işlerimle o kadar zaman harcadım ki akşamı süper verimsiz bir şekilde ettim. Ama en nihayetinde bende sonunda haftalardan sonra bir tam gün tatil yapmış oldum.

Fakat bu güzel tatil gününü evde yapabilirim yada zaman ayıramadığım birşeyleri yapmak için bir türlü kullanamadım. Sanırım bu sebeple günü biraz kaybetmişim gibi geliyor.

Monday, January 8, 2007

derya baykal

Bugün hastalığım sebebiyle evde istirahat ettim. TV seyretmekte elbette ev istirahatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Bende kanal kanal gezmekteyken, Derya Baykal'ın garip işler yaptığı bir taraftan da samimi olmayan sahbetler yapmaya çalıştığı programa denk geldim.

Konuklardan birisinin Ferhan Şensoy olmasını tuhaf bulmuşken Derya Baykal'ın artık çırağımıdır nedir belli olmayan bir kadına siyah 15" bir bilgisayar monitörünü yaldızlarla boyalarla boyattığını görünce esas şokumu yaşadım. Yani işlevi bilgisayardan aldığı VGA sinyalini ekranına vermek olan bir cihazı neden dekoratif bir malzemeye çevirmeye çalıştıklarını anlamak benim tipimde bir canlı için pek mümkün değil.

Daha da accaaayibi Derya Baykal'ın alt taraftaki ses çıkışımsı ızgaraya parmağıyla altın sim sürerken bir taraftanda korkmayın elenktürük çarpar bozulur falan diye denemek lazım birşeyleri gibi birşeyler zırvalıyor olmasıydı. Gerçekten oha demek istiyorum. Ev kazası diye bir şey duymamış zat-ı muhterem. Denemekten korkmayın evdeki bütün prizlere birer tane kadın tokasını sokun şahane bir estetik yaratacaksınız.

Sunday, January 7, 2007

başka yerler

İstanbul için kullanılan tabirlerden Megaköy anlamını Megaköyü Megaköy yapan yerleri biraz gezince buluyor. Misal bugün bendeniz Libadiye ataşehir arası mesafeyi çevreyoluna çıkmadan katetmeye çalıştım. Sonuç kendimi çakmak mahallesi, kıl mahallesi, tüy mahallesi gibi küçük köycükler arasında seyahat ederken bulmam oldu. Bu köycüklerin isimleri ve oradan geçen tek tük minibüs ve otobüsleri dışında şehirle pek irtibaları yoktu.

Hani uzun araba yolcululklarında ara yollara girildiğinde şirin köylere denk gelir ya insan. Şoray Uzun'a yada Bam teline malzeme olan işte o köyleri şehrin oratasıa taşıyınca şirinliklerinden ne görüntü nede tavır olarak eser kalmıyor. Evet büyük İtalyan düşünürün dediği gibi; ben ırkçı değilim faşistim...